SON DAKİKA
![]() ![]() ![]() ![]() YURTDAŞ VE DEĞER’DEN TARİHİ DOKUNULMAZLIK UYARISI!Dokunulmazlıklarla ilgili AK Parti Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu’nun oyunun rengini belli ederek dokunulmazlıkların kaldırılmasına net bir şekilde karşı çıktı. Kaderin cilvesine bakın ki 1994 yılında aynı Ensarioğlu’nun il başkanlığını yaptığı partisi DYP’de dokunulmazlıkların kaldırılmasına karar vermiş, ülkeyi karanlık yarınlara sürüklemiş ve Ensarioğlu bugünkü gibi net bir duruş sergileyememişti.
DEP’lilerin dokunulmazlıkları kaldırılmış ve tutuklanmışlardı. Yine 1994 yılında CHP Diyarbakır eski milletvekili ve CHP eski Genel Başkan Yardımcısı Mesut Değer’de CHP il başkanıydı.
Ve tabii dokunulmazlıkları kaldırılan DEP’li milletvekillerinden olan Sedat Yurtdaş’da vardı. Dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla ilgili DEP eski milletvekili Sedat Yurtdaş ve CHP eski milletvekili Mesut Değer’le konuştum. İkisi de başta hükümete ve Türkiye kamuoyuna tarihi uyarıda bulundular ve yaşanması ihtimal olan kaotik ortama dikkat çekerek biran önce önlem alınmasını istediler.
CHP’li Değer; “okunulmazlıkların kaldırılmasına karşıyım ve 1994’ü tekrar yaşamak doğru olmayacaktır. Bu sürecin yaşaması da doğru değil. Bireysel olarak haklarında 800’ün üstünde dokunulmazlık dosyası olan milletvekilleri var. Hiçbirinin dokunulmazlığı kaldırılmamıştır. Şimdiki çifte standarttır” dedi.
Değer “dokunulmazlıkların en azından seçim sonucuna kadar ertelenmesi gerekir. Bu hem toplumsal barış açısından ve hem de ülkenin geleceği açısından çok önemlidir. Ama eğer kaldırılacaksa dokunulmazlıklar, o zaman herkesinki kaldırılsın. Asıl kaygı veren düşünce ise, dokunulmazlıklar kaldırıldığı zaman mahkeme sürecinin başlaması, savunmaların alınması ve kaotik ortama zemin hazırlanmasıdır.
Kaldı ki zaten bugüne kadar söz konusu şahıslar hakkında yargı süreci devam etmiştir. Deliller toplanmıştır. Sanık savunmasını verdiği zaman dosya karar aşamasına gelmiş demektir. Burada milletvekillerin dokunulmazlıkları kaldırıldığı zaman savunmalar alınacak, tutuklanmasalar bile 2-3 ay sonra mahkumiyet kararları çıkacağından o zaman tutuklanabilirler. Tutuklanma olduğu zaman BDP’nin parlamentodaki grubu düşer. Düştükten sonrada başta Anayasa komisyonu olmak üzere birçok komisyonda görevde alamazlar.
Yeni Anayasa yapım sürecinde BDP yer almayacağından, BDP’nin katkı sunmayacağı bir anayasa hazırlanmasının ne kadar etkili olacağı tartışılır hale gelecektir. Ayrıca dokunulmazlıkların kaldırılmasının en can alıcı tarafı da, gelecekte yansımasının çok daha ağır olacağını anlıyorum” diyerek tarihsel bir uyarıda bulundu.
DEP eski Milletvekili Sedat Yurtdaş ise; çok büyük bir krizi, giderek ölüm orucuna dönüşen, ölümün kıyısından dönen açlık grevini henüz geride bırakmışken, muhteşem bir krizimiz daha oldu. Ebeveynlerinin kim olduğuna bakılmaksızın, bütün bir toplum, istese de istemese de, krizin tarafı/sahibi olmak durumunda. Ok yaydan çıkmış gibi. Neredeyse tek karar verici durumunda olan Başbakan Erdoğan, “Zevatın dokunulmazlıkları kaldırılacak!” sözleriyle BDP’lilere ilişkin kararını kesin olarak vermiş görünüyor.
İspanya gezisinden, ülkenin 17 özerk bölgeli anayasadan, Katalanya’da yeni yapılan seçimden güçlü çıkan bağımsızlık yanlılarından, ETA-Bask Ülkesi sürecinden, kriz noktalamaya yönelik dersler çıkarması gerekirken, Türkiye’nin esasında çok acı bir şekilde tecrübe ettiği dokunulmazlıkları kaldırma vurdumduymazlığını çıkararak döndüğü anlaşılıyor. Aslında tam da bu sırada, on yıllardır yakın arkadaşı ve yoldaşı olduğu, 2 Mart 1994’ün önemli tanıklarından, kanaatimce Başbakan’dan çok daha geniş beğeni kitlesine sahip Cumhurbaşkanı Gül’den, sıcağı sıcağına uyarı geliyor.
“Çıkmaz sokaklara girmemek lazım. Herkesin sorumluluğu var. Mecbur olur geçmiş tekrarlanırsa bizi bir yere götürmez.”diyor Gül. 2 Mart 1994, “DEP DEPREMİ”nden çıkarılması gereken herhalde ilk ders “Sefer olur zafer olmaz!” olmalıydı. Cumhurbaşkanı Gül’e de benzer sıcaklık ve netlikte bir yanıt, TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Burhan Kuzu’dan geldi. "Dokunulmazlıklarla ilgili karar verirken, bunun sonu 1994'teki gibi olur mu olmaz mı, bunu düşünecek durumda değiliz." Siyasette de “son” düşünülmeyecekse, eylemin yaratacağı sonuçlar değerlendirilmeyecekse, “son” acaba hangi alanda düşünülecek?”diye sordu Yurtdaş.
DEP eski milletvekili Yurtdaş; “BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak, “Bu barışa dinamittir”Aysel Tuğluk: “Cezaevinde de olsak dışarıda da olsak siyasetimizi yapacağız. Başbakan’ın istediği siyasetçi olmayacağız.” Sırrı Sakık: “Roboski’nin hesabını veremeyenler… Bedeli neyse çekmeye de adayız. Siz bu kararı verenler; tarihin çöplüğünde olacaksınız", Hasip Kaplan: “Bize dokunan yanar”
Peki ne olur?
Sadece “kucaklaşmaya” ilişkin dokunulmazlıkları kaldırılır, bir yandan yargılama başlarken diğer yandan milletvekili olarak, parti olarak faaliyetlerine devam ederler. Ne zamana kadar? Varsayalım ki, yeni bir toplumsal hassasiyetin iyice yükseltileceği bir zamana kadar. Bir gün, beş gün, belki de on gün… Sonra?! O yargı ki, çıkan bütün yasal düzenlemelere rağmen, serbest bırakılmaları için siyasiler dahil bütün toplum kesimlerinden yapılan çağrılara rağmen, hala 8 vekilin tutuklu kalmasında ısrarını sürdürüyor! Varın siz düşünün!
Ancak, ya sine-i millete dönerlerse? İlkinde aşamalı olarak, ikincisinde çok daha sert bir şekilde kaosa sürüklenileceği muhakkak. Üstelik 94'e göre çok daha farklılaşmış bir dünyada yaşıyoruz. Özellikle Ortadoğu'da –Sıfır sorunlu komşularımız Suriye, Irak, İran (!)- bunun hangi sonuçları doğuracağı şimdiden kestirilemez.
Geçmişte BDP’nin aldığı “sine-i millet” kararı da, tıpkı açlık grevlerinin sonlandırılmasında olduğu gibi, Abdullah Öcalan’dan dönmüştü. Fakat sine-i millet kararında, Diyarbakır başta olmak üzere bölgedeki bütün sivil toplum kuruluşları ve tek tek bireyler, karardan dönülmesi için doğrudan kendilerine veya basın yoluyla sistematik baskı uygulamışlardı. Geçmişte yapılan bu dönüş baskısının bugün yapılabilmesinin koşullarının pek olmadığı genel bir kanaat. TBMM’deki fezlekelerden “Terör örgütünün propagandasını yapmak, suçluyu övmek” iddiasından yargılanması istenen vekillerden 224’ü eski DTP’li, 28’i BDP’li. Tamam. Ama… İhaleye fesat karıştırmaktan yargılanması istenenler: AKP 10, CHP 1, MHP 1 Zimmet, sahtecilik, dolandırıcılıktan yargılanması istenenler: AKP 8, MHP 4
Bu durumda geriye kalan şu; Doğulu ve Ortadoğulu olarak, insanlık var olduğundan bu yana gerçekleştiğine inandığımız ve bugün de yaşanmasının bizi hiç de şaşırtmayacağı, deyim yerindeyse bir tür “mucize”ye herkesin bulunduğu yerden katkıda bulunması.”dedi.
Ne dersiniz, Değer ve Yurtdaş yaptıkları tarihsel uyarıda haksızlar mı?
Yükleniyor...
|