SON DAKİKA
![]() ![]() ![]() ![]() Yetimler, ama kimsesiz değillerYetim çocuklar, devletin himayesinde. Tüm ihtiyaçları Devlet Babaları tarafından karşılanıyor. Hiç bir eksikleri yok, sevgiden, şefkatten başka. Bu çocukların sevgiye, şefkate o kadar çok ihtiyacı var ki.![]() ‘Yetim’ derler onlara. Çok eskiden ‘sübyan’dı adları. Sübyan mektepleri vardı. Ama şimdilerde ‘kimsesiz çocuklar’ diyorlar onlara.. Kimsesiz olmak. Hiç kimsesiz… Köksüz, köceksiz. Annesiz, babasız ve kardeşsiz. Nerden gelip nereye gittiği belli olmayan yolcular gibi… Ait olmayı da, paylaşmayı da bilmeyecekler Onların göğsüne yaslanıp ağlayacakları bir anneleri hiç olmadı. Olmayacak da. Onlar hiç kimseye naz, kapris yapamayacaklar. Onlar hastalanınca hiç kimse başuçlarında sabahlara dek bekleyip ‘yavrum’ demeyecek. Ve hiçbir kadının gözlerini onlar için endişe kaplamayacak. Onlar bu endişeyi hiç görmeyecekler. Onlar ait olma duygusunu bilemeyecek. Onlar paylaşmayı da bilemeyecek. Onlar bir sofranın etrafında bir iftar açmanın hazzını da yaşamayacaklar anne baba ve kardeşleriyle… Törenlerle büyüyecekler Onları banyoya hep yabancı eller sokacak ve hoyratça sıcak sular dökecekler üzerlerine. Onlar aile duygusunu sanal alemde yaşayacaklar. Onlar okuldan çıkınca, dumanı tüten bir eve ‘burası benim evim’ diye hızlı hızlı bir an önce kapısını çalmak ve içeri girmek için acele acele yürüyemeyecekler. Onlar bayram sabahlarını bir sofra başında yaşamayacaklar. Onların bayram sabahları, tören şeklinde olacak. Görevlilerin, bir an önce bırakıp evlerinin yolunu tutmak istedikleri törenlerde büyüyecekler. Belki ölüme sevinecekler Onlara ‘kimsesiz çocuk’ diyecekler. Onları hep potansiyel suçlu olarak görecek toplum. ‘Üf’ diyecek birileri. Birilerinin hep canını sıkacaklar. İtilecekler, kakılacaklar. Anneleri ve babaları küfür yiyecek hep, onlara beddua edilecek. Eğer yoksa bir sarı fotoğraf, ölene kadar anne ve babalarının yüzlerini merak edip duracaklar. Rüyalarına dahi girmeyecek görmedikleri anne ve babaları. Ve ölüm korkusu sarınca çevrelerini, ölümün farkına varınca onlar, ‘hiç olmazsa diğer tarafta anne ve babamı görebileceğim’ diye belki de ölüme sevinecekler. Diyarbakır’daki ‘Kimsesiz çocuklar’ Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Diyarbakır Yenişehir Çocuk Yuvası Müdür Vekili Nurcan Karadaş ile devletin himayesinde bulunan çocukların yurda gelişinden, eğitimlerine ve gelişimlerine kadar tüm ayrıntıları konuştuk. Karadaş, devlet himayesinde bulunan bu çocuklarla ilgili tüm ayrıntılarını Özgür Haber’e değerlendirdi. Çocuk Eesirgeme Kurumu’nun geçmişten bugüne çok değiştiğini dile getiren Nurcan Karadaş, şunları söyledi: “Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu kaldırılıp, Aile ve Sosyal Politikalar oldu. Benim memurluk hayatıma başladığım günden bu yana, yani 18 yıllık memurluk hayatımda başka hiçbir kuruluşta çalışmadım, 5 yıl Malatya’da, gerisi ise bu yuvada geçti çalışma hayatım. Bu yuvayı geçmişle kıyaslarsak; ilk geldiğimde burada 7-12 yaş arasındaki çocuklar kalıyordu. Ama Diyarbakır’da kız yetiştirme yurdu olmadığı için, büyük kızlar, kadın konuk evi olmadığı için kadınlar, rhabilitasyon merkezi olmadığı için engelliler de bize geliyordu.” Son 8 yılda çok değişti Ama yaklaşık son 8 yıl içerisinde büyük değişiklik oldu. Kız yurdumuz, kadın sığınma evlerim ve rehabilitasyon merkezlerimiz açıldı. Buralar açılmadan once 130 çocukla biz, bazen gecede bir anneyle hizmet vermek zorunda kalıyorduk. Bunu hayal bile edemezsiniz. Ama son 8 yıl içerisinde çok büyük değişikler oldu özel hizmet alımlarına geçildi. Halen 10 tane şirket elemanı bakıcı annemiz var, 5 tane şirkete bağlı temizlik elemanımız var. Özel hizmet alımı yoluyla yemeğimiz de özelleşti. Eskiye oranla yüzde yüz değişim sağlandı.” Psikolojik destek da alıyorlar Kurumlarında çocukların psikolojik olarak destek aldığını da belirten Karadaş, “Personelimiz arasında, iki psikoloğumuz ve sosyal hizmet uzmanımız var. Çocuk gelişimcimiz vardı, ancak tayin oldu. Şu anda yok. Personel alımlarında bazı konulara dikkat ediliyor. Kız Meslek’lerinin çocuk gelişim sertifikası olanlar tercih ediliyor. Belli kriterlere uyuluyor. Öte yandan, çocuklar bakıcı annelere ’anne’ diye hitap ediyorlar. Bana Nurcan abla diye hitap ediyorlar.” diye konuştu. Eğitimleri ve Hayat Okulu Çocukların milli eğitim müfredatına uygun olarak Diyarbakır’ın en iyi beş okuluna gönderildiğini de sözlerine ekleyen Karadaş, normal örgün eğitimin dışında, bu çocuklara hayat eğitimi verildiğini de söyledi. Karadaş, “Burası 6-12 yaş grubu çocukların kaldığı yer. Eğitim sistemi değişti. Biz de ne olacağını bilmiyoruz. Ancak buradaki çocuklar, Diyarbakır’daki en iyi ve en yakın 5 okuluna gidiyor. Hayata hazırlama konusunda ise bu yıl mesela erkek yurduna gidecek 3 tane öğrencimiz var. Daha önce çocuklar yuvadan ayrılınca, elektrik faturası bile yatırmasını bilmiyordu. Kuruluşlarda hep hizmet ayaklarına gitmiş. Ama biz bunu aşmak için, öğretmen arkadaşlarla çocukları bankalara gönderip elektrik faturalarını yatırtırtarak, hayat eğitimi de vermeye çalışıyoruz. Futbol turnuvasına hazırlanıyorlar Eğitim dışında bir de çocuklarımız bir öğretmenimiz ile futbol turnuvasına hazırlanıyor. Bu yıl badminton turnuvasında iyi bir derece elde ettik. Onun dışında sinemaya, tiyatroya götürüyoruz çocuklarımızı. Çocukları okullara götürecek servislerimiz ve ilginen personellerimiz var. Hemşire arkadaşımız da var . Hastalanan çocuklarımızı, vilayetteki Yenişehir Sağlık Ocağı’na götürüyoruz. Uygun görülmesi halinde, diğer hastanelere sevkleri yapılıyor. Evdeki bir çocukla nasıl ilgileniliyorsa biz de buradaki çocuklarımızla aynı şekilde ilgileniyoruz.” dedi. 12 yaşını dolduranlar ayrılıyor 6-12 yaş arası çocukların Yenişehir Çocuk Yuvası bünyesinde kaldığını belirten Karadaş, “12 yaşını dolduran çocuklarımızdan kızlar kız yurduna, erkekler erkek yurduna gönderiliyor. 12 yaşından önce karma yaşıyorlar. Yemekhane ve etütler beraber. Sadece yatakhaneleri ayrı kız ve erkeklerin. Tabiî ki bu prosedürde ilk 2-3 ay, yani okullar kapatıldığı zaman, kız ve erkekler diğer yurtlara götürülüp gezdiriliyor ve ortam tanıtılmaya çalışılıyor. Daha sonra valilikten onay alıp, çocukların nakil işlemlerini hallediyoruz. Kuruluş idareleriyle görüşüp, sosyal hizmet uzmanı veya psikolog arkadaşlar çocukları götürüp, sağlık dosyalarıyla beraber ye yurtlarına teslim ediyorlar.” diye konuştu. Çocuklara 5 öğün yemek veriliyor Geçmiş dönemlerde yaşanmış olan çocuk yuvalarındaki çocuklara yapılan şiddeti kendisinin de duyduğunda çok üzüldüğünü belirten Karadaş çocuklara ‘aç bırakılma’ cezası verildiğini sanmadığı söyleyerek şu sözlere yer verdi: “Çocukların aç bırakılma olayının Türkiye’nin hiçbir yerinde olacağını sanmıyorum. Bırakın çocukları aç bırakmayı, insanoğlu hayvanları bile aç bırakamaz. Kimsesiz çocuklar olduğu için belki belli zamanlarda kötü bir şekilde gündeme gelinmiştir. Ancak bizim burada aç bırakılma gibi bir şey söz konusu değil. Bizim burada hizmet alımıyla yemek ihalesi yapıldı. Ve çocuklara 2 ara 3 ana öğün olmak üzere 5 öğün yemek veriyoruz. Şiddet olayı day ok. Ama insanlara ne kadar da ‘şiddet yok, aç bırakılma yok’ deseniz de onları inandıramıyorsunuz. Biz bu kuruluşta çalışmasak, belki biz de inanmazdık. Ama inanmak istemeyen insanlara her zaman kapımız açıktır. İçerisinde şüphesi olan insanlar gelip görebilirler. Yurttan kaçma olayları Yurtlardan kaçma olaylarına da değinen kendileri gibi kuruluşların varolduğu sürece yaşanacağınıda sözlerine ekleyen Karadaş, “Yurtlardan kaçma olaylarını değerlendirirsek burada da yaşandı. Ama geçmiş dönemlerde yaşandı. Şu an için öyle bir şey söz konusu bile olamaz. Geçmişte yaşanan bir olayda iki yaşında bir çocuk yurttan kaçmıştı. O da şu şekilde oldu. Babası günü birlik çocuğu izinli bir şekilde alıyor. Akşam getirmediği zaman, biz bunu emniyete ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü’ne bildirmek zorunda kalıyoruz. Gerekli işlemler yapılırken, çocuk ‘kaçak’ görünüyor. Diğer öğrencilerin kaçma veya izinsiz terketme vakaları maalesef ki bizim kuruluşlar var olduğu sürece olacaktır. Çünkü, sokakta kalan çalışan çalıştırılan çocuğu kuruma yerleştiriyoruz. Çocuk başta bu ortamı istemiyor. Uzun bir süre çocuk kuruluşa uyum sağlayamıyor. Özgür ve sokakta yaşamaya alışmış, sokağın kendine getireceği zararı algılayamıyor. Biz anlatmaya çalışıyoruz, ancak algılayamıyor. Zamanla kuruluşa adaptasyonu sağlanmaya çalışılıyor. Ama dediğim gibi bizim gibi kuruluşlar varolduğu sürece bu tür vakalar yaşanacaktır.” dedi. Bebeklerin isimlerini emniyet koyuyor Çocuk Esirgeme Kurumları’na yerleştirilen kimsesiz bebeklerin isimlerinin emniyette verildiğini belirten Karadaş, “Bebek olarak gelenlerin isimlendirme tutanaklarını emniyet yapıyor. Rastgele hayali isimler veriliyor. Öte yandan, ziyaretçilere de söylemek istediğimiz bir konu var; Bu tür kuruluşlara gelmeden once mutlaka bizlere haber versinler. Ziyarete gelenlerden istediğimiz tek şey, getirdikleri hediyeleri kendilerinin dağıtmaması ve kurum öğretmenleri bakıcı anneler nezdinde dağıtılmalarıdır. Bu konuda ziyaretçilerin bize yardımcı olmalarını istiyoruz.” ifadelerini kullandı.
İLGİLİ HABERLER
İlgili Haberler
|