Bugün: 19 Ağustos 2025 Salı
Anasayfam Yap Favorilere Ekle Künye
Yeni Üyelik Üye Girişi
  • Ana Sayfa
  • Foto Galeri
  • Video Galeri
  • Seri İlanlar
  • Firma Rehberi
  • Tüm Yazarlar
  • İletişim
  • SON DAKİKA
    Dicle Üniversitesi’nden Çermik Belediyesi’ne Ziyaret
    Diyarbakır’da yaz tatiline spor desteği
    SİİRT VALİSİ'NDEN SİİRT VAKFINA ZİYARET
    Sağlık-Sen’den Kamu İşverenine Tepki: Yetersiz…

    HDP: Devlet Projesinin Yeni Aşaması ve Kürtlerin Bağımsız Örgütlenmesinin Sabote Edilmesi…

    05 Mayıs 2014, 22:30
    12
    14
    16
    18

    İbrahim GÜÇLÜ

    (ibrahimguclu21@gmail.com)

    Biz düzene ve sömürgeci sisteme muhalif olmaya, tepki göstermeye, mücadele etmeye başladığımız günden itibaren, “Bir halk ve ulus örgütlü olmadığı sürece özgür ve bağımsız olamaz” , “işçiler, köylüler ve tüm emekçiler örgütlü olmadıkları sürece haklarını kazanamazlar ve iktidar olamazlar” tanımlarıyla karşılaştık, bu tanımlamaları hayatımızın vazgeçilmez tanımlamaları olarak kabul ettik. Bu tanımlara göre de hareket ettik, hayatımızı ve mücadelemizi bu tanımlamalara göre tanzim ettik.

    Öcalan’ın Türkiye’ye gelişinden ve özellikle birlikte olduğu devletle aynı mekanda  buluştuktan sonra, “bir halk ve ulus örgütlü olmamalı”dan öteye, “Kürt halkı ve ulusunun örgütlü olmaması, kendi örgütünü kurmaması” için büyük çaba içine girdi.

    Öcalan’ın bu davranışının güçlü bir tarihi arka planı ve stratejik hesapları vardı. 12 Eylül 1980 öncesinden olduğu gibi, sonrasında  da bütün amaç, Kürt halkının ve milletinin örgütlenmesinin sabote etmek, Kürt ulusunun diğer uluslar gibi kendi kaderini kendi eliyle, kendi örgütlenmesiyle tayin etmesini engellemek; Kürt ulusunun devlete entegrasyonunu gerçekleştirmektir.

    BDP’nin HDP olarak örgütlenmesi de bu strateji ve büyük hesapların bir ürünüdür. BDP’nin HDP’leşmesi hemen gerçekleşen bir olgu değil. Öcalan’ın yakalanmasından önce ve sonrasında gerçekleşen yeni bir taktik ve aşamadır.

    BDP’nin bile devlet ve Öcalan stratejisine uygun olmadığı görülmüştür. Bu nednle, BDP ve HDP’in niteliği, karakteri ve yapısı üzerinde de duracağız.

    BDP’nin HDP’e geçmesine karar verildiği bu aşamada, kafalar karışık vf BDP içinde de yoğun çelişkiler var. BDP içindeki Kürt yurtsever damarı, buna şiddetle olmazsa da, karşı çıkmaktadır.

    Devlet stratejisine bağlı olarak Öcalan’ın eyleminin öngördüğü aşamaların nasıl gerçekleştiğini anlamak için, Kürtlerin kendileri için örgütlenme ve kendileri için siyaset yapma süreçleriyle; Türklerle birlikte örgütlenme süreçleri; bu süreçlerin doğurduğu sonuçlar üzerinde durmak gerekiyor.

    19. Yüzyılın Ortaları ve Sonları…

    1- Kürtler, Osmanlı İmparatorluğu ve Fars İmparatorluğu döneminde kendi öz toplumsal, kültürel, ekonomik ve siyasi örgütlenmeleriyle özerk ve otonom yapılarını kurdular ve yaşattılar. 1840 yılında Mir Bedirhan Paşa, Kürt saltanatını genişletmek ve bağımsız Kürdistan devleti için şartları olgunlaştırmak için 1840 yılında ayaklanması, Şeyh Ubeydullah Nehri’nin 1880 yılında Kürt ulus devletinin kuruluşu için mücadeleye atılması ve ayaklanması, Kürtlerin kendi öz örgütlenmeleri ile gerçekleştirildiler.

    2- Kürtler bu ayaklanmalarda başarısız kaldıktan sonra, Osmanlı İmparatorluğun’da İttihat Terakkicilerle ortak örgütlenmeyi, yeni, ortak ve eşit bir hayat için gerekli gördüler. 19. Yüzyılın sonlarında, Türk ulusçularıyla İttihat-Terakki Cemiyetini (daha siyasi parti olgusu toplumsal hayata girmemişti) kurdular. Ama İttihat Terakki Cemiyeti, Türk Milliyetçiliğini geliştirirken, Kürt milliyetçiliğinin bastırılmasına; Türk ulus devletinin kuruluşu şartlarını olgunlaştırırken Kürt ulusunun kendi ulus devletinden uzaklaşmasına ön ayak oldu. Bu dönem, Kürt milliyetçiliğinin gelişmediği, Kürtlerin kendileri için özerk, otonom ve özgür siyaset yaratamadıkları ve bağımlı siyaset paradigması içinde oldukları dönemdi.

    20. Yüzyılın Başları…

    3- Kürtler, 20. Yüzyılın başlarında, örgütsüzlüğün sakıncalarını İttihat Terakki Cemiyeti deneyi sonucunda gördükten sonra, kendi bağımsız örgütleriyle (Kürt Teali Cemiyeti / 1918 ve diğerleri) Osmanlı İmparatorluğu ile ortak toplumsal, özerk ve otonom bir düzen yaratmalarının daha doğru olduğunu anladılar. Ama bu tarihte Osmanlılardan, bağımsız bir örgütlenme ile tümden kopmak isteyen, Kürt ulus devletinin kuruluşunu isteyen Kürt kesimleri ve yöneticileri de vardı. Ama Kürt Osmanlıcalar ağırlıktaydı. Ama bu süreç ve yapılanma, Kürtlerin geleceğiyle ilgili felakete yol açtı. Kürt Teali Cemiyeti üyeleri birlikçi olmalarına rağmen, 1925 Kürt ulusal ayaklanmasının bastırılmasından, sonra idamdan kurtulamadılar.

    20. Yüzyılın İlk Çeyreği…

    4- M. Kemal ve arkadaşları, Osmanlı Saltanatını yıkmak ve kendi iktidarlarını kurmak için harekete geçtikleri zaman da, Kürtler içinde bağımsızlık ve örgütlenme açısından ikili bir tutum vardı. Bir tutum, birlikçi, M. Kemal ve arkadaşlarıyla hareket etmeyi seçen, Kürt örgütsüzlüğünü savunan ve benimseyen kesimdi. Bu kesim, M. Kemal ve arkadaşlarının başarıya ulaşmasından sonra, Kürdistan’ın Osmanlı İmparatorluğu döneminden daha geniş bir özerkliğe ve bağımsızlığa sahip olacağını düşünüyorlardı. M. Kemal de, bu doğrultuda oldukça cömert taahütlerde bulunmuştu. Ama sonuç, yıkım, Kürdistan’ın sömürgeleşmesi ve M. Kemal iktidarını destekleyenlerin bile öldürülmesi sonucunu doğurmuştur.

    Kürtlerin diğer kesimi, Koçgiri’da ve 1925’de kendi öz örgütlenmeleriyle (Kürdisatan İstiklal Örgütü) hareket ettiler. Kürtlerin bu öz örgütlenmeleri, Kürdistan’ın bağımsızlığı ve özgürlüğü için ulusal ayaklanmalara doğru evrimleşti. Çünkü Kürtlerin kendi öz örgütleriyle ayaklanmadan başka mücadele olanakları kalmamıştı.

    Koçgiri, Cıbranlı Halid Bey ve Şeyh Sait Efendi öncülüğündeki 1925 hareketinden sonra da Kürtlerin kendi öz örgütlenmeleriyle Kemalist Sömürgeci Devlete direnmeleri, bağımsız ve Özgür Kürdistan için mücadele, 1938 yılına kadar devam etti.

    Bu tarihten sonra, Kürdistan Bağımsızlık ve Özgürlük Hareketi, Devletin katliamlarıyla, Kürt liderlerinin idamlarıyla, toplu öldürmelerle, Kürdistan’ı insansızlaştırma politikası ve toplu sürgünlerle bastırıldı.

     

    5- Kürt Halkı ve Kürt egemen sınıfları, ulusal ayaklanmalardan sonra, tarih ve siyaset dışına itildiler. Devletle entegre olmaları, devlet politikalarının bir parçası olmaları için olağanüstü projeler ve uygulamalarla karşılaştılar. Bu sürecin güçlenmesine, devletin Kürt ulusunu inkar ve ret politikası, Kürt örgütlenmelerinin ve Kürde dair düşüncelerin kesin bir şekilde yasaklanmaları ve büyük cezalara çarptırılmaları, Kürtlerin asimilasyon ile soykırıma tabi tutulması, güçlü bir temel oluşturdu.

    Kürt Halkı ve Kürt egemenleri o tarihten sonra gönüllü ve gönülsüz bir şekilde Kemalist Diktatörlüğün aracı olan tek parti Cumhuriyet Halk Fırkası’nın destekleyicisi olmaktan öteye uydusu haline geldiler.

    20. Yüzyılın Ortaları…

    6- İkinci Dünya Savaşından sonra Türkiye’de çok partili sisteme geçildi (1946). Bu tarihten sonra da Kürtler kendi kimlikleriyle siyaset yapamadılar ve partilerini kuramadılar. Kürtler CHP ve Demokrat Partiyi (DP) desteklemek zorunda kaldılar. CHP, devlet partisi, Kemalist parti, Kürtleri katleden ve diktatörlüğü sürdüren parti olduğundan, Kürtler ağırlıkla DP’yi desteklediler. Özellikle de muhafazakar ve liberal kesimler, Demokrat partiyi desteklediler. Devletçi ve jakoben sol olan küçük bir Kürt kesimi de CHP’yi destekledi.  

    1959 Yılı…

    7- Kürt aristokrat kesimden gelen aydınların 1959 yılındaki ulusal çabaları, Kürtlerin kendileri adına siyaset yapma ve bir araya gelerek örgütlenmeye gidişin bir başlangıcı sayılabilir. Ama bu çaba, devletin saldırısıyla başarıya ulaşmadan, büyük bir tutuklama ile sonuçlandı. “49’lar Davası”,  Kürt kimliğiyle politika yapma ve örgütlenme arayışının sonucu ortaya çıkan bir davadır.

    1960 Yılının Başları…

    8- Kürtlerle ilgili siyaset dışılık, Türkiye İşçi Partisinin (TİP) kuruluşundan sonra bir ölçüde değişmeye başladı. Kürt sosyalistleri, Türk sosyalistleriyle TİP içinde yer aldılar. Ama TİP, değerler ve sistem olarak bir Türk sol partisiydi. TİP, değişik kimliklere de açık bir partiydi. Kürt sosyalistleri, bu nedenle TİP içinde kendi kimlikleriyle kendilerini ifade ettiler. Denilebilir ki TİP, Kürt ve Türk sosyalistlerinin de facto ortak örgütlenmesiydi. Kürt sosyalistleri, TİP içinde kendi sorunlarını dile getirmeye başladılar. Türk sosyalistleri de bu taleplere kulak kapatmadılar. TİP, 4. Büyük Kongresinde Kürtlerle ilgili bir karar aldılar. Bu karar partinin kapanmasına neden oldu.

    Bunun yanında, Kürtlerin, Türk sağ ve muhafazakar siyasi partilerine olan desteği de devam etti. Kürtlerin sağ ve muhafazakar Türk partilerine desteği kat-kat daha büyüktü.

    1965 Yılı…

    9- Kürtler, kendi kimlikleriyle yasal olarak parti kurma ve siyaset yapma olanaklarına sahip olmadıkları için, Kürt ulusalcı sağ ve muhafazakarları Türkiye Kürdistan Demokrat Partisini (TKDP), illegal olarak kurdular. TKDP, Kürt ulusal ayaklanmalar döneminden sonraki ilk “Kürdistan” isimli partiydi.

    TKDP, illegal bir biçimde Kürtlerle ilgili siyaset üretmeye başladı.

     

    1969 Yılı…

    10- Kürt soosyalistleri, TİP içinde örgütlenmeye, TİP gençlik örgütlerinde (FKF)’de çalışmalara başladıkları günden itibaren, ortak Türk ve Kürt sosyalist örgütlenmesinin, Kürtlerin kendi kaderini tayin etmesi ihtiyacını karşılayamayacağını, Kürtleri örgütleyemeyeceğini, Türk kesimlerinde sosyal şoven değerlerin de devam ettiğini tespit ettiler. Bu nedenle farklı örgütlenme arayışı içine girdiler.

    Ama bu arayış ve mücadele, sadece Türk Sosyalistleriyle ideolojik ve siyasi bir mücadele değildi, aynı zamanda Kürt sosyalistlerinin kendi aralarındaki bir mücadeleydi. Çünkü Kürt sosyalistlerinin bir kesimi de halen Türk Sosyalistleriyle ortak örgütlenmede ısrarlıydılar.

    Bu mücadele, alabildiğine keskin, kapsamlı ve içerikli devam etti. Bu keskin, kapsamlı ve içerikli mücadele, 1969 yılında, TİP ve Türk Sol Hareketiyle Kürt sosyalistlerinin ayrışmasını getirdi. Kürt sosyalistleri, sağ ve muhafazakar kesimlerle birlikte parti niteliğinde olmayan bir örgütlenmeye (DDKO) gittiler.

    Böylece Kürt sosyalistleri de,  uzun bir mücadele sonucunda, Kürt ulusunun kendi örgütlenmesi olmadan bağımsızlığına ve özgürlüğüne kavuşmayacağını anlamaya ve ona göre davranmaya başladılar.

    12 Mart 1971 Darbesi ve 1974 Genel Afı Sonrası…

    11- 12 Mart Darbesi, Kürt Sosyalistlerinin yasal hayatla ilişkilerine tümden son verdi. 12 Mart 1971 Darbesinden sonra, Kürt Sosyalistleri de, illegal/bağımsız örgütlenme ve zorla Türk Devletinin Kürdistan’da varlığına son vermekten başka bir yolun kalmadığına karar verdiler.

    Bu yeni durum, Kürt Sosyalistleri arasında da kesin bir ayrışmaya yol açtı.

    1974 yılında genel Af’ın mecliste kabul edilmesinden ve Anayasa Mahkemesinin Genel Af kapsamını genişletmesinden sonra, Kürt Sosyalistleri Kürdistan’da illegal bağımsız örgütlenme sürecini başlattılar.

    Bununla birlikte, kısa bir zaman içinde de,  Kürtlerin sosyalist yurtsever ve muhafazakar sağcı yurtsever örgütlenmesi çoğulcu ve kitlesel bir karakter kazandı. TKDP/KUK, Türkiye de KDP ve sonra KİP/DDKD, Rizgarî – Ala Rzıgarî, Özgürlük Yolu/TKSP,  Kawa- Dengê Kawa, Têkoşin örgütlenmeleri boy verdi.

    Kürtler bu örgütleriyle, kendi ulus ve ülke kimlikleriyle siyaset yaptılar. Bu örgütlenme süreci, Kürtlerin siyaset ve tarih dışına itilmelerinden sonraki en büyük uyanışa ve ayağa kalkışa yol açtı. Yeni bir dönemi başlattı.

    Kürt örgütleri, Kürdistan’da Türk Siyasi partilerinin örgütlenmemesini savundular. Ama onların örgütlenmesini şiddet yoluyla engelleme gibi bir sorunları olmadı.

    PKK ise, Türk Siyasi Partilerinin ve özellikle sol partilerinin Kürdistan’da örgütlenmemesi için şiddet kullandılar. Bu kullandıkları şiddet sonucu, birçok Türk solcusunu katletti.

    Bugün, HDP örgütlenmesine gelindiğinde, “bu ne perhiz bu lahana turşusu” demekten geri durmak olanaklı değil.

    Devletin Yeni Stratejisi ve PKK’nın Devreye sokulması…

    Türk Sömürgeci Devleti Kürt ulusal hareketini, darbelerle, toplu katliamlar, toplu sürgünler, toplu lider infazları, toplu tutuklamalar ve toplu cezalandırmalarla engeleyemeyeceğini kesin bir şekilde anladıktan sonra, yeni bir strateji benimsedi.

    Bu yeni strateji: Kürt ulusal hareketini içeriden kuşatmak ve yönetmek, Kürt ulusal örgütlenmelerini tasfiye etmek ve bağımsız örgütlenmeyi sabote etmek, uzun vadede Kürt ulusal hareketini kontrol etmek, Kürtlerin bağımsız devlet olmasını engellemekti.

    Bu strateji sonucu da, PKK devreye sokuldu. PKK kurulduktan sonra, devletin bu stratejine uygun haraket etti. Kürt ulusal toplumsal kesimlerini ve örgütlerinin tümünü düşman ilan etti. Onları yok etmek için savaş başlattı. Bu savaşında da devletin desteğiyle hayli başarılı oldu. 12 Eylül 1980 Askeri Faşist Darbenin hazırlanmasında önemli bir destek ve aracı oldu.

    12 Eylül 1980 Darbesi ve Soğuk Savaş Sonrası…

    12 Eylül Darbesinden sonra Kürt örgütleri büyük ölçüde tasfiye ile karşı karşıya kaldılar, kitlelerinden soyutlandılar, sürgün hayatına mahkum edildiler. Buna rağmen bu örgütler, Kürtler adına bağımsız örgütlenme ve siyaset yapma çabasını devam ettirdiler.

    Kürtler, 12 Eylül sonrasında legal alanda da Türk siyasi partileri içinde çalışmalarını sürdürmeye çalıştılar. Kürtlerin kendi kimlikleriyle siyaset yapmakta ısrarlı olanları, yoğunlukla SHP içinde yoğunlaştılar. SHP’de milletvekili olan Kürtlerin 1989 yılında Paris’te Kürt Enstitüsü’nün organize ettiği “Uluslararası Kürt Konferansı”na katılmalarından sonra Kürtler için örgütlenme açısından yeni bir süreç başladı.

    SHP’de Kürt Konferansına katıla Kürt milletvekillerinin ihraç edilmesinden sonra, SHP içindeki Kürtler ulusal refleksle büyük bir tepki gösterdiler, partiden ayrılmaya karar verdiler.

    O tarihten ve tarihsel gelişmeden sonra, Kürtlerin kendi kimlikleriyle siyaset yapması için yeni bir örgütsel süreç başladı.

    O tarihsel gelişmeden sonra, gövdesi Kürt ama beyni tam anlamıyla Kürt olmayan Halkın Emek Partisi (HEP) kuruldu. HEP, PKK dışındaki bütün Kürt kesimlerinin ortak iradesiyle kuruldu. PKK ilk planda HEP’i düşman ve işbirlikçi ilan etti. Ama PKK, belli bir aşamadan sonra HEP’e dahil edildi. Zaman içinde de yönetimi gasp etti.

    HEP’in kapatılmasından sonra, DEP kuruldu. DEP’te bütün Kürt kesimleri değil, belirli kesimler yer aldılar. Ama kısa bir dönem sonra, PKK dışındaki tüm kesimler ya tasfiye edildiler ya da kendi iradeleriyle ayrılmak zorunda kaldılar.

    O tarihten sonra, PKK, DEP’ten sonra BDP’ye varan aşamaya kadar birçok parti ile yoluna devam etti.

    PKK dışındaki kesimler de, kendi yasal partileriyle (Demokrasi ve Barış Partisi, Demokrasi ve Değişim Partisi, Demokratik Kitle Partisi, Hak ve Özgürlükler Partisi), Kürtler adına siyaset yapmaya devam ettiler.

    Bu tarihsel politik çalışma çizgisi, Kürt ulusal hareketine niteliksel olarak karmaşık kitlesel bir yapı kazandırdı.

    Bu süreç halen devam ediyor. Bu süreç, Kürtlerin kendi ulus ve ülke kimlikleriyle parti kurma sürecine tırmandı. Türkiye’de Kürdistan Demokrat Partisi de yasal olarak kuruldu. Bu süreç gelişerek ve derinleşerek ilerliyor.

    Ayrıca Kürdistan’daki örgütlenme, sol ve nasyonalist karakter yanında; liberal, sosyal demokrat, muhafazakar, İslamcı bir renk de kazanmaktadır.

    Buna rağmen Öcalan/PKK, süreci kendi tarihsel misyonuna uygun bir şekilde tersine çevirmeye, zayıflatmaya, ortadan kaldırmaya çalşıyor.

    HDP’nin kurulması ve BDP’nin HDP’ye katılması bu tarihsel misyonun somut siyasete dönüşmesidir.

    Öcalan Örgütsel Alanda Ne yapmak İstedi ve İstiyor (1993-2014)?

    Bilindiği gibi Öcalan Türkiye’ye geldikten sonra (1999), açıkça devletle geçmişte yaptığı çalışmasını kitleler düzeyinde legalleştirdi. Devletle çalışacağını ilan etti. Bunun için, misyonunu yerine getirmek için, Kürt ulusal hareketini bastırmak ve Kürt örgütlenmelerini tasfiye etmek için izlediği keskin bağımsızlıkçılık taktiği gibi, PKK’nın ismini değiştirdi, yurt dışında kurdurduğu “Sürgünde Kürt Parlamentosunu” tasfiye etti.

    Bir dönem sonra, Türk solcularıyla birlikte kurulmasını istediği, “Çatı Partisi” projesini geliştirdi.

    Bu “Çatı Partisi” Projesi, HDP’nin kuruluşu ve BDP’nin HDP’ye katılmasıyla somut bire çerçeve kazanmış oldu.

    Üstelik PKK geçmiş yıllarda, hem 12 Eylül öncesinde  ve hem de sonrasında silahlı mücadele döneminde, Türk Sol Partilerinin Kürdistan’da örgütlenmemesi için şiddet kullandı ve birçok solcuyu katletti. Ama bugün ise, misyonu gereği tersini yapıyor.

    HDP, Devlet projesinin yeni bir Aşaması ve Kürtlerin bağımsız örgütlenmesinin sabote edilmesidir.

    HDP, Kürt ulusal hareketinin kitlesel yapısının son bulması için yapılan bir projedir. HDP’nin yerel seçimlerde hem sayısal ve hem niteliksel olarak başarılı olmaması, bunun en somut göstergesidir.

    HDP, solcu, kemalist, jakoben bir partidir. Solcu Türklerin, Alevlerin, Kürtlerin, diğer etnik gruplardan solcuların  partisidir.

    HDP, bazılarının hayal ettiği gibi, liberal, muhafazakar, İslamcı, demokrat bir parti olması olanaklı değildir.

    Ayrıca BDP de niteliksel olarak bu özelliklere sahip bir parti değildir.

    BDP, kendisini bir Kürt partisi olarak bile tanımlamamaktadır. Etnik partileri bölücü, milliyetçi ve ilkel olarak tanımlamaktadır. BDP, idişleşmiş, iki arada bir derde bir yapı sahibidir. Sadece muhalif bir parti olarak, bazı Kürt ve Türk liberallerinin, muhafazakarlarının, demokratlarının desteğini alan bir partidir.

    BDP, HDP’e katıldığı zaman da bu desteği kaybedecektir.

    HDP, kurucularının Stalinst, Kemalist, Maoist, Baasist bir gelenekten geldiği bilinmektedir. Buna rağmen, neden bütün Kürtler ve Türkler bu partiye oy versinler.

    Bu nedenle BDP’nin, HDP kanalıyla Türkiye partisi olması da bir hayaldir.

    Eğer Kürtlerin solcuları Türk solcularıyla bir partide olacaklarsa, bu doğru görülüyorsa, o zaman Kürt muhafazakarlarının, liberallerinin, sosyal demokratlarının; Türk muhafazakarları, liberalleri ve sosyal demokratlarıyla birlikte örgütlenmeleri de haydi haydi meşru olur, ayrıca daha fazla toplumsal anlamı ve karşılığı olan bir olgu da olur.


    YORUM YAZ, SEN DE GÖRÜŞÜNÜ BİLDİR
  • Yükleniyor...
    YAZARLAR Tümü
    YILMAZ ACU BİR İNSANLIK ABİDESİNE VEDA: MERHUM FERİT BORA
    Yahya ERİKLİ 7. CÜZDEN MESAJLAR..
    MEHMET ÇET Yeni yılınız ( 2024 ) Kutlu Olsun
    ibrahim GÜÇLÜ Hikûmeta Kurdistanê divê baş bizane ku îro dereng e û lê sibê derengtir dibe…
    Abdülkadir Nur GÖRDÜK DEPREM VE MUHASEBE
    GAZETE MANŞETLERİ
    SON DAKİKA
  • Dicle Üniversitesi’nden Çermik
  • Diyarbakır’da yaz tatiline spor desteği
  • SİİRT VALİSİ'NDEN SİİRT VAKFINA ZİYARET
  • Sağlık-Sen’den Kamu İşverenine Tepki:
  • Çermik Devlet Hastanesi’nde İnceleme ve
  • Ergani’de Unutulmaz Nişan Töreni: Uzan ve
  • Başkan Erdem’den orman yangınlarına destek
  • Çocuklar yıldızlar altında Kürtçe film
  • FOTO GALERİ Tümü

    • Komik Resimler

    • RASTGELE RESİMLER

    • Manzara Resimleri
    ÖZEL HABER
  • Ergani’de Unutulmaz Nişan Töreni: Uzan ve Eryiğit Aileleri Bir
  • Başkan Erdem 'den İsrail’e Sert Tepki: “İnsanlık Suçu
  • Parklara ayaklı çöp kovaları montajlanıyor
  • 15 Temmuz şehidinin eşi: "Onun eşi olduğum için çok gururluyum"
  • Eşbaşkanlardan Katılımcı Bütçe Paydaş ziyaretleri
  • Eşbaşkanlardan Temizlik Müdürlüğü emekçisine teşekkür
  • Çermik Belediye Başkanı Şehmus Karamehmetoğlu: “Aşure,
  • Çüngüş Belediye Başkanı Ali Suat Akmeşe: “Bu Gün, Hem
  • Taksi içinde işlenen gasp suçuna emsal karar
  • Kardelen Hareketi'nden "İklim Kanunu" Eleştirisi: "Yeni Bir Dini
  • HAVA DURUMU
    VİDEO GALERİ Tümü

    • Recep Tayyip Erdogan One minute!

    • Günün en çok izlenen komik video

    • Davos'un Arka Planı
    NAMAZ VAKİTLERİ
    SÜPER LİG
    ARŞİV
    Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Künye | İletişim | Sitene Ekle | Reklam| RSS 2.0 2025 © Diyarbakır Haber Merkezi Tüm Hakları Saklıdır !

    Yazılım: Haber-Sistemi