SON DAKİKA
![]() ![]() ![]() ![]() NE SEÇİM SÜRECİ AMA!...Son dönemlerde ülke genelinde ve bölgemizde dikkatimi çeken bir mevzu var paylaşmak istediğim. Kendimi bildim bileli bölgede seçim süreci her zaman renkli, neşeli e bir o kadar da coşkulu gerçekleştirilirdi. Bazen, adeta bir karnaval havası alırdı seçim çalışmaları. Sokaklar boydan boya bayraklarla donatılır, üzerinde hoparlör olan arabalar gün boyu cadde ve sokakları arşınlardı ki yeter artık diye çıkar bağırırdık araçların arkasından. Siyasiler küçük, büyük demeden ev ve esnaf ziyaretleri gerçekleştirirdi. Herkesin safı belli, kimsenin gizleyeceği bir sırrı yoktu. Nihayetinde hepsi sizi unutmak için geçeceğiz koltukların başına derdiler. Açıkçası öyle olurdu hep. Bu vatandaşı unutma mevzusunun dışında o gün bu gün değişmeyen tek şey de bu oldu. Vatandaş hep unutuldu. Neyse, unutulmaya alışan vatandaşlar topluluğu olarak biz yine olayın özüne dönelim: eski seçimlerde, özellikle vatandaşın söylemleri notlar olarak alınırdı, vaatler verilirdi, kitlesel oyu olanlar her bir oyu belli bir meblağ karşılığı satardı ki yine de neşeliydi o dönemki seçimler. Taaa ki ülkenin, bölgenin, Diyarbakır’ın üzerine ÖLÜ TOPRAĞI serpilene kadar. Son birkaç seçimdir, seçim arenası adeta mezarlıkların arka bahçesi gibi, sessiz, kimsesiz ve sisli. Vatandaş artık bu sessizlikten korkar oldu. Şimdi her taşın altında bir çıyan, her çalılığın arkasında bir canavar, her tenhada bir bomba atılacakmış gibi üzerlerine gibi hissediyor kendini. Evet korkuyor vatandaş,… Seçim denildiği zaman aklına artık, özgürlük, demokrasi, barış gibi söylemler gelmiyor. Seçim denilince vatandaşın aklına ekonomik ferahlık, kaliteli eğitim, dürüst siyaset gelmiyor artık. Vatandaş artık kimseyi koltuğa oturtmak istemiyor, vatandaş sandık başına dahi gitmek istemiyor. Sebebi ise yılların kandırılmışlığı, aldatılmışlığı ve aptal yerine koymuşluğu olabilir mi? Bir süreden bu yana muhabirimiz Mukadder AKKAYA, seçim gündemi başlığı ile bir sayfa düzenliyor. Ben haberinin düzeltmenliğini yaparken haliyle sözcükleri okuyorum ve insanların birebir yaptıkları konuşmalardan azda olsa psikolojilerini çözebiliyorum. AKKAYA’nın görüştüğü çok sayıda insandan bir tanesi bile gelişmelerden duydukları memnuniyeti dile getirmezken herkesin ortak kaygısı, korkusu, kâbusu, canavarı Çözüm sürecinin sekteye uğramasıdır… Şunu bir düşünün: En doğal hal olan insanların insanca yaşam haklarının ellerinden alınmasından ne kadar korktuklarını, böylesi bir travmatik hastalık tablosu yaşayan bölge insanlarının ne kadar sağlıklı olabileceklerini. Önceki gün televizyonda bir haber izlemiştim. Hangi ülke olduğunu hatırlamıyorum fakat şehirlerinin borcunun olduğunu bilen vatandaşlar, illerini temsil eden yetkililerin yolları genişletme çalışması yapmalarını protesto ederek tepkilerini dile getirmişlerdi. Tasavvur edebiliyor musunuz, Diyarbakır’da halk bir kurumdan hesap sorsun, neyi nereye harcadın diyebilsin? Yollardaki çökmeleri ve çatlakları, kaldırımlarda sözde yapılmış taşları, Karayollarındaki ve DSİ’nin ihalelerinin sorgulasın, Milli Eğitim yetkililerine hesap sorsun ve daha birçok gibi gibi. Nasıl bir travma içindeyiz, nasıl bir psikolojik buhran içindeyiz, nasıl da yarınlara dahil umutsuzluklar içinde kıvranmaktayız fark edebiliyor musunuz? Az önce yaptığım açıklamaların bir bölümü aklıma gelince, elbette ki seçimlerde cancanlı görüntülerin olmaması normaldir mantığı ile noktalıyorum düşüncelerimi. Ölüm ve talanın olduğu bir coğrafyada mutlu olmak mümkün mü? Korku ve paranoyaların hala canlılığını yitirmediği, hayallerin hayal olarak kaldığı, sokaklarında hoş kokuların yayıldığı bir şehir yerine uyuşturucu dumanlarının sinsice oluşturduğu sis perdeleri, evinden çıkan kadınların sanki savaş cehennemine düşmüş gibi çantalarını, çocuklarını sıkı sıkı kavradığı bir şehir artık bu şehir.
Saygılarımla besenk@hotmail.com Yükleniyor...
|