SON DAKİKA
![]() ![]() ![]() ![]() Trajik- Komik Bir Dava (BDP-DDKD-ÖSP-DİYAR/DER-KADEP)….BDP, DDKD, ÖSP, KADEP, Azadi İnisiyatifi, DİYAR-DER , Dicle Fırat Diyalog Grubu geçen yıl (2013), “Şeyh Said ve Arkadaşlarını Anma” Toplantısı yaptılar. Bu toplantıdan sonra, Diyarbakır Cumhuriyet Savcısı tarafından, ismi geçen örgütsel yapıların anma toplantısında görev alan yetkilileri (Azadi İnisiyatifi ve Dicle Fırat Diyalog Grubu Yetkilileri hariç) hakkında, toplantıda açılan Öcalan Pankartından dolayı, soruşturma başlatıldı. Hakkında soruşturma yapılanlar: DBDP’den Şaban Turhan, DDKD’den İmam Taşçıer, DİYAR-DER’den Süleyman Ekinci, KADEP’den Cuvanroj Ceyhan, ÖSP’den Aziz Mahmut AK. Cumhuriyet Savcısı, Soruşturma sonucunda, toplantıda asılan Öcalan pankartından dolayı, suçun işlendiği sonucuna vardı. Cumhuriyet Savcısı bu nedenle de, iddianame tanzim etti. Diyarbakır’da Terörle Mücadele Kanununun (TMK) 10. Maddesiyle Görevli 8. Ağır Ceza Mahkemesine iddianamesini sundu. Mahkeme de, Cumhuriyet Savcısının tanzim ettiği ve hazırladığı iddianameyi, kabul etti. Böylece, dava, 2013/336 Nolu dosya ile açılmış oldu. Davanın ilk duruşması da, sessiz sedasız bir şekilde, 24 Aralık 2013’de toplantının yapıldığı yılın son günlerinde gerçekleştirildi. Duruşmaya katılan tek bir avukat var: O da Av. Sedat Çınar. ***** Dava Öcalan Pankartından dolayı açılıyor. Doğrudan BDP’yi ilgilendiren bir dava. Buna rağmen, BDP’nin onlarca avukatı olmasına rağmen, Av. Sedat Çınar, tek başına sorumluluk yüklenerek davaya katılıyor. BDP’nin bu yaklaşım ve anlayışı, davanın konusu, 1925 Kürdistan’daki Ulusal Direniş ve Hak Arama özelliğinden dolayı çok büyük olmasına rağmen, önemsenmediğini hemen ortaya çıkarıyor ve göze batırıyor. ***** Diyarbakır Kürt Derneği hakkında açılan kapatma davası ve derneğin faaliyetlerinden dolayı hakkında açılan diğer davalarda; TEV-KURD’ın davalarında, mahkemelerde, bilindiği gibi sistematik olarak Kürtçe savunmalar yapıldı. Kürtçe savunmanın yapılmasını karar altına almayan mahkemeler ve hakimler teşhir edildi. Tutumda ısrar edildi. Türkçe konuşulmadı. Bu gelişme, KCK Davalarının ilk sorgu aşamalarında olmazsa bile, mahkeme safhasında savunma aşmasına taşındı. Mahkemelerde Kürtçe savunmanın yapılabileceği ile ilgili hükümet de kanun niteliğinde bir karar aldı. Bu kararla mahkemelerde Kürtçe savunmaya yol açıldı ve hukuki temel oluştu. Ne yazık ki, ismi geçen davada, hakkında dava açılanların savunmalarına bakıldığı zaman, Kürtçe değil Türkçe savunma yaptıkları görülür. Bununla da, mahkemelerin ve devlet kurumlarının hukuksuzluğunu ve baskısını ileri sürmek olanaklı değil. Kürtlerin kaderlerini tayin etmeye çalışan örgütlerin yetkilileri Türkçe savunma yaparak, Kürt Davasında ne kadar ciddiyetsiz ve samimiyetsiz olduklarını ortaya koyuyorlar.
****** Dava konusu, Öcalan Pankartı. BDP yetkilisi de dahil hiç biri bu pankartı savunmuyor ve pankarta sahip çıkmıyorlar. Sonuç olarak da toptan beraat ediyorlar. Bu noktada da davayla ilgili ismi geçen örgütlerin yetkililerinin büyük bir ciddiyetsizliği ve sefaleti ortaya çıkıyor. Bunun neden böyle olduğunu üç açıdan tahlil etmek gerekir. Birinci tahlil, birlikte anma toplantısı yapan tüm örgütlerle ilgili: Bu örgütler birlikte anma toplantısı için güç birliği ve ittifak ettikleri zaman, PKK’lıların kendi sloganlarını toplantıda atacakları, Öcalan’ın pankartının asılacağını çok iyi biliyorlardı. Bu nedenle de ya BDP/PKK ile ittifak ve güç birliği yapmayacaklardı, ya da sonuçlarına katlanacaklardı. Bu nedenle de, toplantıda olup bitenlerin hepsini savunmaları gerekir. Bu ittifak, bir kereye da mahsus olmadığından ve ismi geçen örgütsel yapılar sürekli güç birliği ve ittifak yaptıklarında ve bu manzaralar da sürekli tezahür ettiklerine göre, BDP dışındaki örgütsel yapılarının yetkilileri, bu durumla yeni karşılaştıkları, oyuna getirildiklerii tezine sığınamazlar. İkinci tahlil, BDP ile ilgili: BDP diye programıyla, tüzüğüyle, yöneticileriyle, özgür ve bağımsız olan bir örgüt yok. Bunu Kürt ve Türk kamuoyu da çok iyi biliyor. Devlet de, devletin tüm kurumları da bunu iyi biliyorlar. BDP, PKK ve Öcalan’dan dolayı siyaset yapıyor; PKK ve Öcalan üzerinden var olmaya çalışıyor? PKK ve Öcalan’dan dolayı ekmek yiyor. Toplantıda Öcalan’ın pankartını asanlar da, BDP’nin adamları, taraftarları ya da üyeleri. Buna rağmen BDP’nin, Öcalan’ın pankartını savunmaması, büyük bir sefalet, vefasızlık ve riyakarlık mı? Yoksa tam anlamıyla bir korkaklık mı? Üçüncü tahlil, yine bütün örgütsel yapılarla ilgili: Yetkilileri hakkında dava açılan örgütler, Öcalan’ın direktifiyle Diyarbakır’da gerçekleşen “konferansta” da birlikte oldular. “Konferans” sonrasında da, Öcalan’ın liderliği, çözümün en etkin, en büyük ve en öncü aktörü olduğunu kabul ettiler, kamuoyuna da duyurdular ve deklere ettiler. Bu durumda, bu örgütlerin yetkililerinin mahkemede Öcalan’ın pankartını savunmaları gerekmez mi? Eğer Öcalan’ın pankartını savunmuyorlarsa, onların sözlerine nasıl güvenilir? Onlar nasıl ciddiye alınırlar? ***** Örgütsel yapılara sorulursa, Kürtlerin bağımsızlığı için mücadele ettiklerini söylemekten geri kalmazlar. Kürtlerin mücadelesi bir ulusal kurtuluş ve özgürlük mücadelesi olduğuna göre: Devlet kendisi, devletin kurumları, mahkemeler de meşru değillerdir. Yargılama sırasında örgütlerin yetkilileri buna ilişkin, devleti eleştiren tek bir söz de söylemiyorlar. ***** Savunmanın içeriğine gelince. Örgütsel yapıların yaptıkları toplantı, Kürdistan tarihinin en büyük bir olayı ve direnme hareketlerinden biriyle: bu büyük direnme hareketinin liderleriyle ilgili. Ne yazık ki, yargılananlar, Cumhuriyet Savcısının tuzağına düşerek, toplantıda Öcalan’ın pankartının aşılıp aşılmamasıyla ilgili büyük gayret göstermişler. Ne yazık ki, Büyük olay ve onun liderleriyle ilgili hiçbir görüş ileri sürmemişler. Bundan daha büyük bir olumsuzluk ve sorumsuzluk olur mu? ***** Oysa Diyarbakır Kürt Derneği, ismi gibi bir ilki, 1925 Hareketi ve Onun liderlerinin anılmasıyla ilgili olarak gerçekleştirdi. 2005 yılında Ulu Cami Önünde Şeyh Said Efendi ve Arkadaşlarını ve Hareketin Savaşçılarını andı. Onların hukuk dışı sömürgeci yargılanmaları mahkum edildi. 1925 Kürdistan Hareketi ile ilgili konferans yapıldı. Kapsamlı bir bilinçlendirme kampanyası başlatıldı. Bunun sonucunda soruşturma ve yargılanma kaçınılmaz oldu. Mahkemede, Kürtçe kapsamlı yazılı ve sözlü savunmalar verildi. Devletin ve mahkemelerin meşru olmadıkları ve Kürtlere de ait olmadıkları anlatıldı. Diyarbakır Kürt Derneği, Şeyh Said ve Arkadaşlarını ve Hareketin Savaşçılarını kapatılana kadar, anmaya devam etti. Yargılandı. Yargılanma sırasında yine kapsamlı yazılı ve sözlü savunmalar verildi. TEV-KURD de aynı tutumu takındı. Sonuç olarak da cezalar alındı. O zamanlar, PKK/BDP Şeyh Said ve Arkadaşlarına düşmanlık yapıyor, onları gerici olarak tanımlıyor. Onları, Kemalist Demokratik Devrimin gerçekleşmesini engelleyen aktörler olarak değerlendiriyordu. Daha sonraki gelişmeler içinde sorun halka mal olunca, siyasi kullanma amacıyla Şeyh Said ve arkadaşlarından yararlanmak; pragmatik olarak olayı kullanmak için, işe sarıldı. Böyle olunca da ciddiyetten uzak tutumlar içinde olması da kaçınılmazdı. Diğer siyasi çevreler de bu tutuma altlık oldular. Bu nedenle son yargılanan arkadaşlar, Diyarbakır Kürt Derneğinin, TEV-KURD’ın deneylerine bakmış olsalardı, bu sefaletin içine girmezlerdi. Bundan dolayıdır ki bahsini ettiğim dava: Tam anlamıyla trajik-komik bir dava konumunda. (ibrahimguclu21@gmail.com) Yükleniyor...
|